1.Gün
Uçakla
ilk kez Roma’ya geliyordum. İlk gözüme çarpan normal insanların suratlarındaki
gergin ifadeydi. Hiç oyalanmadan, Lanet
Termini Istasyonu’na giden otobüse bindim. Yolu seyretmeye başladım. Her taraf
outletlerle ve boktan fabrikalarla doluydu. Roma’ya mı gidiyorum yoksa Gebze’ye
mi gidiyordum belli değildi. Dikkatimi çeken, şehir dışındaki taklit kiliseydi.
Kilisenin yeni yapıldığı çok belliydi, eski klasik mimari taklit edilmişti.
Italyanların mimari konusunda son derece hassas olduğunu düşünüyordum fakat bu
da ülkedeki herşey gibi değişmeye başlamıştı. Termini Istasyonu’nu yeniden
görmek midemi bulandırdı. Esenler Otogarından hallice bir yerdi. Pislik içinde
boktan görünüşlü bir sürü zenci, mağribi, ispanyol ve serseri gençlikle dolup
taşıyordu.
Ancona’ya
tren biletini makinadan aldım. Tabiiki üzerinde bir sik yazmıyordu. Ancona
peronu olduğunu düşündüğüm 2. Peronda beklemeye başladım. Başım çatlıyordu.
Fakat istasyonda sigara içmenin yasak olduğuna dair ibareler görmüştüm. Önümde
milf diye tabir ettiğimiz bir kadın
sigarasını yaktı ve seksi bir şekilde içine çekti. Etrafıma baktım, yasağı
kimse siklemiyordu. Ben de bir tane yaktım. 6 saat sonra yaktığım sigara
elbette çok iyi gelmişti. Bir herif yanıma geldi ve bir şeyler sordu. Bi bok
anlamadım. Bilmiyorum dedim. Teşekkür etti. Iy bir adamdı. O anda sağ tarafımda
Marjinal ama nefis bir hatun gördüm. Uzun biçimli bacakları vardı. Sağ
bacağındaki çorabın yırtık olması hatuna daha da bir seksilik katıyordu.
Dediğim gibi nefis bir kadındı. Sonra temiz yüzlü iyi giyimli bir adam yanıma
geldi ve Ancona treninin nerden kalktığını sordu. Burdan dedim. Emin misin diye
sordu. Emin değildim. Gazete satan büfe soracağını söyledi. Adamın gidişini
izledim. Sordu ve başıyla bana dönüp hayır dedi. Adamın yanına gittim. Bu
taraftan dedi. Ben de peki dedim. Memleketimi sordu. Yabancı olduğumu
anlamıştı. Türk’üm dedim. Türkiye’ya motosikletle gittiği gezisini anlattı.
Elbette her İtalyan gibi Kapadokya’yı da ziyaret etmişti. Italyanların
Kapadokya fetişisti olduklarına emin olmuştum. Türkiye’ye yeniden gideceğini
söyledi. Gideceği yeri telaffuz etmeye çalıştı, başaramadı. Tamamen beyazlar
içinde bir yer dedi. Pamukkale mi diye sordum. Ha ! evet dedi. Ben de kendi
hikayemi anlattım. Fakat bir türlü kodumunun peronunu bulamıyorduk. Tam o
sırada marjinal hatun yanımızda belirdi. Peron bu tarafta dedi. Yanımdaki adam
nedense hatuna thank you dedi. Adam hangi milletten olduğunu şaşırmıştı.
Şaşırmışsın Italyan dedim içimden Murat Kosova gibi. İkimizde önümüzde trene
doğru giderken hatunun götünü seyrettik. Treni ucu ucuna yakaladık. Ağzına
kadar doluydu. Adamla yanyana oturamadık. Buna memnun oldum. Önümde 6 saatlik
tren yolculuğu vardı, adam ne kadar iyi biri olsa da kendimle başbaşa kalmak
istiyordum. Yanına oturabileceğim taş gibi bir hatun aradım. Yaşlı bir kadının
yanına oturabildim.
Yolculuk
çok iyiydi. Yem yeşil dağların arasından ilerliyorduk. Tam çaprazımda fırlama
bir herif vardı. Önündeki çirkin karılara şaklabanlık yapıyordu. Kadınlarda
roketatar kahkahalarını adamdan esirgemiyorlardı. Çok hızlı konuşuyordu.
Dediklerinden bir şey anlamadım. Yanım New York’taki Little Italy tipleri ile
doluydu. Bir amca ve iki teyze vardı. Bereli dayıları, başörtülü teyzeleri
özlemiştim. 3 saat sonra yine başım çatlamaya başladı. Tuvalette sigara içebileceğimi hatırladım. Tabiiki sigara içmek yasaktı ama kimse siklemiyordu. Tuvalette sigaranın keyfini çıkarıp dışarıdaki yemyeşil dağları izlerken, tuvalete bir kadın daldı. Kapıyı kitlemeyi unutmuştum. Bilet kontrolcusu diye götüm çıktı. Ortalıkta hiç bir bilet kontrolcüsü gözükmüyordu. Boşu boşuna tren bileti almıştım ayağımı sikeyim. Tuvaletten dönerken temiz yüzlü bana yardım eden adam selam çaktı. İçtenlikle selamını aldım. Koltuğuma oturdum ve ayaklarını diğer koltuga uzattım. Yolculuk bitmek bilmiyordu. İki sigaradan sonra Ancona'ya vardık. Hosteli çabucak buldum. Resepsiyondaki adam tabiiki ingilizce bilmiyordu. Bana boktan ağır bir anahtar verdi. Odaya girdim, 5 tane yatak vardı. Birine yerleştim. 1 saat sonra Tunuslu bir herif odaya girdi. Muhabbeti hiç çekilmiyordu. Dışarı çıktım, bir şeyler yedim. Dödüm ablama mail attım. Facebook'taki güvenlik sorusunu hatırlayamıyordum. 3. denememden sonra hesabım kilitlendi. Çıkıp dolaştım. Dödüğümde herif uyumuştu. Bir kez daha Facebook hesabıma girmeyi denediğimde resimlerinden arkadaşlarımı bilmemi istedi. Ercan, Hakan, Aqa, Mehmet Mutlu Abi ve Jesse'yi işaretledim. Hesabıma girdim. Bir süre sonra odaya bir Çinli girdi. Ne Italyanca ne de İngilizce biliyordu. Yatacağı yatağı gösterdim. İkimizde hayvan gibi horlayan Tunuslu herif yüzünden bir süre uyuyamadık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder