13 Nisan 2013 Cumartesi

KÜRTAJ - BİR DETEKTİFLİK HİKAYESİ





Kırşehir Recep Tayyip Erdoğan halka sesleniş öncesi

Tayyip Erdoğan masasında Binali Yıldırım ile televizyon izlemektedir. Televizyonda İdris Naim Şahin, "Her kürtaj Uludere'dir" demektedir. Başka bir kanalda Melih Gökçek suratında o ünlü gülümsemesi ile: "Çocuğun ne günahı var, gitsin anası kendini öldürsün" diye tartışmaya başka bir boyut getirmektedir.

Tayyip, Binali Yıldırım'a: " Kodumunun Melih'i de iyice abarttı. Ama herşey yolunda gidiyor Binali. Binali Yıldırım: Kesinlikle efendim. Amacımıza ulaşacağız". O sırada Papa 16. Benedictus tv'de belirir ve Türk Hükümeti'nin kürtaj konusundaki politikasına tam destek verdiğini açıklar. Tayyip: "Buna noluyo amk !" der. Binali'le birlikte gülerler. Tayyip: "Binali iki ada çayı kap gel. Sese iyi geliyormuş. Bi de prompter makinasının şarjını takılı tutun. Bi kaza çıkmasın yine, geçen rezil olduk ayağımı sikiyim,." der. Binali: "Futbolculuğunuza göndermeye yaptınız sayın başbakanım ehe. Tayyip: "Yapıcam tabii yarrak, sen işine bak, çayları getir"

Televizyonlarda gazetelerde boy boy kürtaj taraftarı makaleler, fotoğraflar yayınlandı. Dayılar, amcalar, yeğenler, gençler, "benim çocuğum benim kararım" resimlerine ağızlarının suyu akarak bakmaktalardı. Abazanlar bayram resmen yapıyorlardı. FEMEN kürtaj taraftarı video milyonlarca tık aldı. Kahvehane'de bir dayı bu olaya bizzat şahit olduğunu ballandıra ballandıra anlatıyordu.

Istanbul, Güngören

Detektif masasında oturmaktaydı. Ayaklarını masanın üstüne attı ve zippo çakmağını masadan yavaşça alıp sigarasını yaktı. O sirada telefon sabırsızlıkla çaldı. Telefondaki Bakırköy Cinayet Masası Amiri Şerif Neşter'di. "Hadi kaldır kıçını, sana işimiz düştü. Kaçırılan çocukların sayısı 11'e ulastı. Burda herkes cinayetten şüpheleniyor, o yüzden işi bana verdiler." Detektif: "Çocuklar 14 ila 25 yaş arasındaydı değil mi komserim". Şerif Neşter: "Oglum şimdi niye hikayeye altyazı geçiyorsun. Kaçırılan son çocuğun telefonundan sinyal aldık. Sinyal en son Karabayır'daki bir depodan geliyordu. Biz depoda kimseyi bulamadık. Bi araştır bakalım. Çevredekiler garip bir şeyler görmüşler mi." Detektif: "Fakat ben kızla buluşacaktım." Şerif Neşter: "Ulan bıkmadın mı şu çirkin karıları birlikte olmaktan. Amme hizmeti yapıyorsun resmen, " dedi koca bir kahkaha attı. Detektif : "Ne yapıyım lan ancak böyle karıları ayarlayabiliyorum amk" diye iç geçirdi ve "Pekala iptal ediyorum". Telefonu ahizesini bıkkınlıkla kapattı," Harbiden de birlikte olduğum tüm kızlar çirkin lan. Herif kendi karısına baksın evvela. Ben işime bakarım arkadaş" diye düşündü ve yazhanesinden aceleleyle çıktı.

Istanbul, Karabayır

Karabayır çarşıya gelince detektif arabasından indi. Gene uzun montu ve fotr şapkası üzerindeydi. Etrafta ona pis pis bakan tiplere o da pis pis baktı. Geçenlerce Bağcılar'da kıyafeti yüzünden 10 kişilik hayvan erkek topluluğundan dayak yemişti. "Bu sefer silahımı yanıma almakta iyi ettim" dedi. "Gelen olursa bu 32.lik inşaat çivisini götlerine sokarım!"

"Dayı buralarda geçenlerde garip bi şeyler gördün mü ? Kamyonun içinde kaçırılmış çocuklar felan" diye sordu Kuruyemişçiye detektif. "Valla ben bilmem." dedi kuruyemişçi. Detektif arkasını döndü ve "Senin de amına koyyim dayı," dedi. Bu sorduğu 10. adamdı. Yandaki oto tamiranecisi dedektifle kuruyemişçinin konuşmasına kulak misafiri olmuştu. Heyecanla" Ben gördüm detektif bey ! Bir hafta evvel çarşida gözümün önünde liseli bir çocuğu karga tulumba bi arabaya tıkıp götürdüler" diye seslendi dedektife. Dedektif usta!nın yanına gelip " Polis'e niye haber vermedin lan!" diye çıkıştı detektif. "Valla ben 2 haftadır  Z raporu alamıyorum tamiraneye. Şimdi tutanak tutarlar, şahit yazarlar. Bir bela çıkmasın diye hiç bir şey söylemedim" dedi suçluluk duygusu ile. Detektif:"Plakayı falan aldınız mı ?" Tamiraneci: "Evet benim çırak yazmıştı bir yerlere." İçerdeki çırağa seslendi usta. Bir dakika sonra çırak elinde kir pas içinde kalmış bir kağıt uzattı. Detektif kağıda suratını yaklaştırarak yakından baktı: "Bi sik okuyamıyorum, daha temiz bir kağıda yazamadın mı amına koyyim !" Usta: "Durun detektif bey, ben okurum." Usta plakayı okurken, detektif de not aldı. "Çay var mı ?" diye sordu detektif. "Tabii detektif bey, oğlum buraya iki çay getir. Söyle kahveci olan o ibneye akşama ödeyecem," diye bağırdı. Tamiranecinin önündeki sandalyelere oturup çayların gelmesini beklediler. Bir süre sonra Usta cebinden Tekel 2001'i çıkarttı ve detektife uzattı. Detektif aceleyle çıktığından sigarasını yazhanede unutmuştu. Çaresizce sigarayı kabul eti. "Odun içsem daha iyi "diye iç geçirdi. Çaylar bittikten sonra usta ile vedalaştı, büroyu aradı. Arabanın adresini aldı ve arabasına doğru yürdü. Motoru çalıştırdı. Üstü başı leş gibi Tekel 2001 kokmuştu.

Kırşehir, Recep Tayyip Erdoğan halka sesleniş konuşması sonrası

Recep Tayyip Erdoğan en az 3 çocuk öğütünü tekrarlayıp konuşmasını bitirdi. Meydanda halk çılgınca Başbakanlarını alkışlamaktır. Yaşlı bir Emmi iyice coşmuş, "Allah !!"diye narayı kopartmıştı. Tayyip Erdoğan adeta bir rock yıldızı gibiydi gözlerinde. Yanındaki emmi, "Şu cemale bakar mısın elektrik direği gibi adam," dedi başbakana hayranlıkla bakarak. Ikindi namazında buluşmaya sözleştiler. Miting sahnesinde Erdoğan insanlara el sallıyordu. Yanına Binali Yıldırım geldi ve kulağına bir şeyler söyledi. Insanlar yüzlerinde kocaman bir gülümsemeyle belki de torunlara anlatacakları miting alanınından ayrılıp evlerine yollandılar.

O sirada Aksaray'in bir ilçesinde Devlet Bahçeli AKP'nin işsizlik politikasını eleştiriyordu. " Tekrar iktidara hevesleniyor yoksa 6 milyon işsazı issinin issasız !!!!"

Istanbul, Ambarlı

Detektif arabasını deponun önüne çektiğinde ekiplerin deponun önüne sıralandığını farketti. Onu beklemişlerdi. İçeri dalıp adamları kıskıvrak yakaladıklarında masadaki menemen tavasını ve etrafta bir sürü peçete kağıdı farkettiler. Öbür polisler arka odadan kaçırılan ergeni getirdi. Çocuğun gözleri kıpkırmızıydı.

"Ulan niye kaçırdınız bu çocuğu ! diğer çocuklar nerde !" diye adama bağırdı detektif. Adam:" Hayır hiç bir şey konuşmayacağım.". Detektif cebinden silahını belinden çıkarttı ve herifin ağzına dayadı: "O zaman mikrofona konuşursun Orospu çoccuğu !!!" Adam: "Tamam lanet olsun konuşucam !" Detektif gülerek: "Ne lanet olsunu lan kaliforniya'da mıyız oglum !" Adam: "Amirim çok Amerikan filmi izliyorum ondandır." Detektif sakin bir şekilde masanın önündeki koltuğa oturdu: "Konuş" Adam gözlerinde çaresizce bir bakışla konuşmaya başladı: "Biz .. biz .. bu işi yapmak istemedik ! Bize zorla kabul ettirdiler !!" Detektif şaşkınlıkla: "Ne ? Kim zorla kabul ettirdi ?" Adam: Devlet ! Bizi tehdit ettiler !!" Detektif hınçla ayaklandı ve adamın yakasına yapıştı.: "Ulan sen bizle taşşak mı geçiyorsun !!" Polislerden bir kaçı adama doğru davrandı. Adam adeta haykırarak: "Hayır !! Hayır ! Anam avradım ölsün dalga geçmiyorum. Olay .. Olay eskilere dayanıyor ! Porno sitelerinin engellenmesinin evveline kadar ! " Detektif kuşkuyla: "Porno sitelerinin bunla ne alakası var lan !" Adam sakinleşti ve konuşmaya devam etti: "Herşey onla alakalı ! hükümet iktidara geldiğinde ilk işi bilişim suçlarından usta bir ekip kurmak oldu. Bu adamlar üniversitelerin kız olmayan Makine Mühendisliği, İnşaat Mühendisliği gibi bölümlerden özenle seçildiler ve eğitildiler. Zaten coğu internette var olan tüm porntube türünden siteleri daha önceden biliyorlardı. Gerçek bir osbirciydiler !! İşlerini layıkıyla yaptılar. Bu sitelere giren kişilerin IP adresleri belirlendi ve neredeyse binlerce kişi fişlendi. Ve sonrasında bu sitelerin çoğu engellendi. Devlet spermlerin boşu boşuna harcanmasını istemiyordu. Internet pornosu bulamayan gençler evlenecek ve çoluk çocuğa karışacaklardı. Fakat bu gerçekleşmedi. Tam bir hayal kırıklığıydı. Bunun üzerine bazı siteler özellikle engellenmedi. Bu üstad osbircilere ulaşmanın bir yoluydu. Bu kişilerin ev adreslerine kadar ulaşıldı." Detektif oturduğu yerden şaşkınlıkla sordu: "Fakat .. fakat neden ?!!!!" Adam cevapladı:" Başbakan eğer millet üremesse türk kültürünün sonunda ölüme mahkum olacağını önceden sezmişti. Şimdi bu Avrupa'nin başına geliyor. "Detektif heyecanlanarak:" Fakat oglum neden ? devlet bu osbircilerle ne yapacakki.. sperm bankarı sadece çocuk doğuramayan çiftlerde işe yarıyor. Çocuk istemeyen yine yapmaz amına koyyim." Adam derin bir nefes alarak duraksadı ve konuşmaya devam etti:" İş 1945'lere kadar gidiyor. Soğuk Savaş'ın başladığı zamanlar insanların üzerinde bir nükleer savaşla gelecek kıyamet korkusu vardı. Kimse Hiroşima ile Nagazaki'yi unutmuş değildi. O zamanlar devlet bu kiyamet senaryolarından bir çıkış yolu arıyordu. Eğer dünya üzerinde sadece 1 tane erkek kalırsa ne olacağı üzerinde düşünüyorlardı. İnanılmaz bir proje hazırlandı... Adam heyecanla doğruldu, kızgın bir hali vardı, yavaş yavaş kızgınlığını göstermek istemeden kekeledi. "Şey... devlet .. devlett.. sadece spermden insan üretme yolunu bulmuştu. Ehhh .. sadece bir peçeteye boşalmak yeterliydi. ORDAN ÇOCUK PEÇETEDEN KENDİ İMKANLARI İLE BÜYÜYEBİLECEKTİ !! Anlıyor musunuz orospu çocukları !!!! "Detektif ayağa fırladı: "Nasıl lan !!!" Adam sakinleşmeye çalışarak: "Bodrum kata inelim kendiniz göreceksiniz .."

Zemin katta bir sürü bilimadamı hırsla çalışıyordu. Her taraf peçeteler üzerinde atmıklarla doluydu. Peçeteler özel bir makinanın içine koyuluyordu. Peçetelerin gittiği oda kilitliydi. Bir sürü ergen ekranın karşısında osbir çekiyorlardu. Bir tanesi ayaklanır gibi oldu. "Lanet olsun hayır artık yapmak istemiyorum ne olur bırakın beni !!!!! ". Önündeki bilimadamı sakince ekrandaki bazı tuşlara bastı. Ergen: "Lanet olsun Stoya !!! Ahhhhhhh !!!"

Adam ergenlere bakmadan anlatmaya devam etti: "Tayyip Erdoğan projeyi öğrendiğinden hemen tekrar başlanmasını emretti. Nihayet istenilen nüfus oranına ulaşılabilecekti. 21. yüzyıl gerçekten de Türklerin çağı olacaktı."

Adam detektifi bir resmin önüne götürdü. Çerçevelenmiş bir bebek resmiydi. Üzerinde Melih bebek, 1948 Keçiören/Ankara yazıyordu. Detektif cin çarpmışa dönmüştü. "Peçeteden kendi imkanlarıyla büyümüş" dedi fısıltıyla. "O üretilen ilk bebekti" dediği anda bir silah patladı. Detektifin suratına adamın parçalanmış kafatasından kanlar sıçradı. Çok ileri gittin detektif dedi bir adam. Adam ısığın önüne geldiği anda onun Idris Naim Şahin olduğunu anladı. Arkasında siyahlar içinde Tommy Lee Jones ve Will Smith vardı. Silin şunların hafızalarını dedi Bakan Şahin.

1 saat sonra detektif masasında ayaklarını uzatmış sigara içiyordu. Dumanını karşıya üfledi. Her yer sisler içindeydi artık.

                                                                          SON


5 Nisan 2013 Cuma

ANCONA HİKAYELERİ





1.Gün

Uçakla ilk kez Roma’ya geliyordum. İlk gözüme çarpan normal insanların suratlarındaki gergin ifadeydi. Hiç oyalanmadan,  Lanet Termini Istasyonu’na giden otobüse bindim. Yolu seyretmeye başladım. Her taraf outletlerle ve boktan fabrikalarla doluydu. Roma’ya mı gidiyorum yoksa Gebze’ye mi gidiyordum belli değildi. Dikkatimi çeken, şehir dışındaki taklit kiliseydi. Kilisenin yeni yapıldığı çok belliydi, eski klasik mimari taklit edilmişti. Italyanların mimari konusunda son derece hassas olduğunu düşünüyordum fakat bu da ülkedeki herşey gibi değişmeye başlamıştı. Termini Istasyonu’nu yeniden görmek midemi bulandırdı. Esenler Otogarından hallice bir yerdi. Pislik içinde boktan görünüşlü bir sürü zenci, mağribi, ispanyol ve serseri gençlikle dolup taşıyordu.

Ancona’ya tren biletini makinadan aldım. Tabiiki üzerinde bir sik yazmıyordu. Ancona peronu olduğunu düşündüğüm 2. Peronda beklemeye başladım. Başım çatlıyordu. Fakat istasyonda sigara içmenin yasak olduğuna dair ibareler görmüştüm. Önümde milf diye tabir ettiğimiz  bir kadın sigarasını yaktı ve seksi bir şekilde içine çekti. Etrafıma baktım, yasağı kimse siklemiyordu. Ben de bir tane yaktım. 6 saat sonra yaktığım sigara elbette çok iyi gelmişti. Bir herif yanıma geldi ve bir şeyler sordu. Bi bok anlamadım. Bilmiyorum dedim. Teşekkür etti. Iy bir adamdı. O anda sağ tarafımda Marjinal ama nefis bir hatun gördüm. Uzun biçimli bacakları vardı. Sağ bacağındaki çorabın yırtık olması hatuna daha da bir seksilik katıyordu. Dediğim gibi nefis bir kadındı. Sonra temiz yüzlü iyi giyimli bir adam yanıma geldi ve Ancona treninin nerden kalktığını sordu. Burdan dedim. Emin misin diye sordu. Emin değildim. Gazete satan büfe soracağını söyledi. Adamın gidişini izledim. Sordu ve başıyla bana dönüp hayır dedi. Adamın yanına gittim. Bu taraftan dedi. Ben de peki dedim. Memleketimi sordu. Yabancı olduğumu anlamıştı. Türk’üm dedim. Türkiye’ya motosikletle gittiği gezisini anlattı. Elbette her İtalyan gibi Kapadokya’yı da ziyaret etmişti. Italyanların Kapadokya fetişisti olduklarına emin olmuştum. Türkiye’ye yeniden gideceğini söyledi. Gideceği yeri telaffuz etmeye çalıştı, başaramadı. Tamamen beyazlar içinde bir yer dedi. Pamukkale mi diye sordum. Ha ! evet dedi. Ben de kendi hikayemi anlattım. Fakat bir türlü kodumunun peronunu bulamıyorduk. Tam o sırada marjinal hatun yanımızda belirdi. Peron bu tarafta dedi. Yanımdaki adam nedense hatuna thank you dedi. Adam hangi milletten olduğunu şaşırmıştı. Şaşırmışsın Italyan dedim içimden Murat Kosova gibi. İkimizde önümüzde trene doğru giderken hatunun götünü seyrettik. Treni ucu ucuna yakaladık. Ağzına kadar doluydu. Adamla yanyana oturamadık. Buna memnun oldum. Önümde 6 saatlik tren yolculuğu vardı, adam ne kadar iyi biri olsa da kendimle başbaşa kalmak istiyordum. Yanına oturabileceğim taş gibi bir hatun aradım. Yaşlı bir kadının yanına oturabildim.

Yolculuk çok iyiydi. Yem yeşil dağların arasından ilerliyorduk. Tam çaprazımda fırlama bir herif vardı. Önündeki çirkin karılara şaklabanlık yapıyordu. Kadınlarda roketatar kahkahalarını adamdan esirgemiyorlardı. Çok hızlı konuşuyordu. Dediklerinden bir şey anlamadım. Yanım New York’taki Little Italy tipleri ile doluydu. Bir amca ve iki teyze vardı. Bereli dayıları, başörtülü teyzeleri özlemiştim. 3 saat sonra yine başım çatlamaya başladı. Tuvalette sigara içebileceğimi hatırladım. Tabiiki sigara içmek yasaktı ama kimse siklemiyordu. Tuvalette sigaranın keyfini çıkarıp dışarıdaki yemyeşil dağları izlerken, tuvalete bir kadın daldı. Kapıyı kitlemeyi unutmuştum. Bilet kontrolcusu diye götüm çıktı. Ortalıkta hiç bir bilet kontrolcüsü gözükmüyordu. Boşu boşuna tren bileti almıştım ayağımı sikeyim. Tuvaletten dönerken temiz yüzlü bana yardım eden adam selam çaktı. İçtenlikle selamını aldım. Koltuğuma oturdum ve ayaklarını diğer koltuga uzattım. Yolculuk bitmek bilmiyordu. İki sigaradan sonra Ancona'ya vardık. Hosteli çabucak buldum. Resepsiyondaki adam tabiiki ingilizce bilmiyordu. Bana boktan ağır bir anahtar verdi. Odaya girdim, 5 tane yatak vardı. Birine yerleştim. 1 saat sonra Tunuslu bir herif odaya girdi. Muhabbeti hiç çekilmiyordu. Dışarı çıktım, bir şeyler yedim. Dödüm ablama mail attım. Facebook'taki güvenlik sorusunu hatırlayamıyordum. 3. denememden sonra hesabım kilitlendi. Çıkıp dolaştım. Dödüğümde herif uyumuştu. Bir kez daha Facebook hesabıma girmeyi denediğimde resimlerinden arkadaşlarımı bilmemi istedi. Ercan, Hakan, Aqa, Mehmet Mutlu Abi ve Jesse'yi işaretledim. Hesabıma girdim. Bir süre sonra odaya bir Çinli girdi. Ne Italyanca ne de İngilizce biliyordu. Yatacağı yatağı gösterdim. İkimizde hayvan gibi horlayan Tunuslu herif yüzünden bir süre uyuyamadık.